CHP´de adaylık süreci başladığından bu yana her yer toz duman. Bu tabii CHP´yi bilenler için çok enteresan bir durum değil. İstifalar, restleşmeler vs… CHP´de bu kaos ortamı maalesef her aday belirleme sürecinde yaşanıyor.
Parti içinde mücadele olması gayet doğal. Sonuçta herkes partinin etkili bir yerinde siyaset yapmak ister. İşin bu tarafını anlayabiliriz ancak ‘ben yoksam parti batsın´ diyenleri anlamak mümkün değil. Konferanslarda, Meclis kürsülerinde, seçmen buluşmalarında, medya beyanatlarında, mitinglerde, sosyal medya mesajlarında ‘dava, dava´ diyerek mangalda kül bırakmayanlardan bazıları için iş adaylık sürecine gelince bir anda değişiveriyor.
‘Dava dava´ diyenler bir anda ‘koltuk koltuk´ demeye başlıyor. Partiyi açıktan bombalıyor sözleriyle; hatta adaylıktaki rakibinin kuyusunu kazmaktan çekinmiyor. Aday gösterilmeyenler, gösterilen adayı beğenmeyenler, ‘ben olmuyorsam o da olmasın´ diyenler, kolay bir şekilde ‘dava´dan vazgeçip istifa edebiliyor ya da partisine cephe alabiliyor.
Diyeceksiniz ki bunlar her partide oluyor. Evet, oluyor ama CHP´nin 10´da biri kadar değil maalesef. Türkiye´nin kurucusu olan parti, her seçim öncesinde pespaye tartışmaların, dalaşmaların odağı oluyor.
Tabii ki aday seçiminde yanlışlar oluyordur. Ancak bunun çözüm yolu, partiyi bırakıp gitmek ya da ‘aday değilsem bana ne partiden´ tavrında olmak değildir. CHP, layık olduğu şekilde temsil edilmeli ve bu yüzden koşulsuz parti için mücadele edecek kadrolar oluşturulmalı. Kırgınlıklar tabii ki olabilir ama bu kırgınlıklar partiye zarar olarak dönmemeli.